Gizil ketleme, klasik koşullanmada, tanıdık bir uyaranın anlamlandırılmasının (sinyal veya koşullu uyaran olarak) yeni bir uyaranınkinden daha uzun sürdüğü gözlemini ifade etmek için kullanılan teknik bir terimdir.1 "Gizil ketleme" terimi Lubow ve Moore'a dayanır.2 GK etkisi, uyarana önceden maruz kalma evresinde değil, daha sonraki test fazında ortaya çıktığı için "gizildir". Burada "ketleme", etkinin nispeten zayıf öğrenme bakımından ifade edildiğini anlatmaktadır. GK etkisi son derece sağlamdır, test edilen tüm memeli türlerinde ve birçok farklı öğrenme paradigmasında görülür, böylelikle organizmaya, ilgisiz uyaranları daha önemli olaylarla ilişkilendirmekten korumak gibi bazı uyumsal avantajlar sağlamaktadır.
GK etkisinin farklı teorik yorumları mevcuttur. Bir grup teori, organizmanın önce maruz kaldığı ilgisiz uyaranın farklı bir uyaranla daha az ilişkilendirilebileceğini savunur. Bu ilişkilendirilebilirlik kaybı, dikkati azaltan çeşitli mekanizmalara atfedilmiştir ki öğrenmenin normal bir şekilde ilerlemesi için bu kaybın telafi edilmesi gerekir.3 Alternatif olarak GK'nın, uyaranları edinim başarısızlığından ziyade, bulup getirme başarısızlığının bir sonucu olduğu öne sürülmüştür.4 Bu görüş, uyarana önceden maruz kalmayı takiben, eski uyaranla yeniden ilişkilendirilmenin normal olarak devam ettiğini savunur. Bununla birlikte, test aşamasında, iki ilişki (önceden maruz kalma aşamasından gelen uyaran-sonuçsuzluk ilişkisi ve edinim aşamasının uyaran-sonuç ilişkisi) bulup getirilir ve dışavurum için rekabet ederler. Uyarıcıya önceden maruz kalmayan grup, önceden maruz kalan gruptan daha iyi performans gösterir, çünkü birinci grup için bulup getirilecek sadece ikinci ilişki mevcuttur.
GK, birçok faktörden etkilenir ki en önemlilerinden bir tanesi bağlamdır. Hemen hemen tüm GK çalışmalarında,uyarana önceden maruz kalma ve test aşamalarında bağlam aynı kalır. Bununla birlikte, ön-maruziyetten test fazına geçişte bağlam değiştirilirse, GK ciddi şekilde zayıflatılır. GK'nın bağlam-bağımlılığı mevcut tüm GK teorilerinde önemli rol oynar ve özellikle şizofreniye uygulamalarında 5 ki burada önceden maruz kalınan uyaran ve bağlam arasındaki ilişkinin koptuğu ileri sürülmüştür; bağlam artık uyaran-sonuçsuzluk ilişkisinin açığa çıkmasına vesile değildir. Sonuç olarak çalışma belleği, her biri etkin bir bilgi işleme için gerekli sınırlı kaynaklar için rekabet eden deneysel olarak tanıdık, fakat olağanüstü derecede yeni uyaranlarla doludur. Bu tanım, şizofreninin pozitif semptomlarına, özellikle yüksek dikkat dağıtıcılığa ve araştırma bulgularına uygunluk göstermektedir.
Normal deneklerde GK meydana getiren dikkat sürecinin, şizofreni hastalarında işlevsiz olduğu varsayımı, insanlarda olduğu kadar sıçanlar ve fareler üzerinde de önemli araştırmalar yapılmasını teşvik etmiştir. Dopamin agonistleri ve antagonistlerinin sıçanlarda ve normal insanlarda GK'yı modüle ettiğini gösteren çok fazla veri vardır. Amfetamin gibi dopamin agonistleri GK'yı ortadan kaldırırken, haloperidol ve diğer anti-psikotik ilaçlar gibi dopamin antagonistleri bir süper-GK etkisi yaratır.6 Ek olarak, beyinde varsayılan dopamin yollarının manipülasyonlarının da GK üzerinde beklenen etkileri vardır. Bu nedenle, hipokampal ve septal lezyonlar, beynin ödül merkezinin (nucleus accumbens) seçici kısımlarındaki lezyonlar gibi GK gelişimine müdahale eder.7 İnsan deneklerde, ilaçlı tedavi görmeyen akut şizofrenlerin, ilaçlı tedavi gören kronik şizofrenlere ve sağlıklı deneklere kıyasla düşük GK gösterdiğine dair kanıtlar vardır, ancak son iki grubun GK miktarında bir fark bulunmamıştır. Son olarak, psikotik yatkınlığı veya şizotipliği ölçen öz-bildirim anketlerinde yüksek puan alan semptomatik normal kişiler, ölçeklerde düşük puan alanlara kıyasla daha az GK sergilerler.8
GK yöntemi, bilgi işleme için temel bir strateji sunması ve patolojik gruplarda dikkat bozukluklarını incelemek için yararlı bir araç olmasının yanı sıra şizofreni semptomlarını tedavi eden ilaçları taramak için kullanılmıştır. GK ayrıca, alkolden soğutma tedavisi gibi bazı terapilerin neden beklenildiği kadar etkili olmadığını açıklamak için de kullanılmıştır. Öte yandan GK prosedürleri, kanser radyasyonu ve kemoterapilerine sıklıkla eşlik eden gıda tiksintisi gibi, istenmeyen yan etkilere karşı koymak için yararlı olabilir. GK araştırması ayrıca, bazı korku ve fobilerin hastalıktan koruyucu (proflaktik) tedavisinde etkili olabilecek teknikler sunmuştur. Popüler ilgi çeken farklı çalışmalar GK’yı yaratıcılıkla ilişkilendirmeye çalışmıştır.9
Özetle, temel GK fenomeni, ilgisiz uyaranları gözardı etmeyi öğrenmeyle sonuçlanan seçici bir dikkat sürecinin bir çıktısını temsil eder. Şizofrenideki dikkat bozukluklarını olduğu kadar genel bilgi işleme sürecini anlamak için de önemli bir araç haline gelmiştir ve uygulamadaki çeşitli problemler için olası sonuçları mevcuttur.
Çoğu insan daimi uyaran akışını göz ardı edebilir, ancak düşük gizil ketleme olanlarda bu kabiliyet azalır. Düşük gizil ketleme (bireysel yaşamın ilk yıllarında hiperaktivite, hipomani veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna (DEHB) benzeyebilir) genellikle dikkatsiz davranışlarla ilişkili gibi görünmektedir.10 Bu dikkatsizlik kendini genel dalgınlık, sohbet sırasında uyarmadan konuyu değiştirme eğilimi ve diğer dalgınca alışkanlıklar olarak kendini gösterebilir. Bu, ne tüm dikkat dağınıklığının düşük gizil ketleme ile açıklanabileceği ne de düşük GK'si olan kişilerin dikkatini vermekte mutlaka zorlanacağı anlamına gelir. Aksine, dış dünyadan gelen daha yüksek miktarda bilginin, onu idare edebilecek bir zihin gerektirdiği anlamına gelir. Bununla birlikte, daha yüksek miktarda gelen bilginin, onu işleyebilen bir zihin gerektirdiği anlamına gelir. Ortalama zekanın üstünde olanların yaratıcılıklarını devreye sokarak ve çevreleriyle ilgili farkındalıklarını arttırarak, bu akışı etkili bir şekilde işleyebildikleri düşünülmektedir.11 Öte yandan, zekası ortalama ve ortalamanın altında olanların baş edebilmesi daha az mümkündür ve sonuç olarak akıl hastalığından ve duyusal aşırı yüklemeden muzdarip olma olasılıkları daha yüksektir.12 Düşük düzeyde gizil ketlemenin ya psikoza ya da yüksek düzeyde yaratıcı başarıya 13 veya genellikle bireyin zekasına bağlı olarak her ikisine de neden olabileceği varsayılmaktadır.14 Yaratıcı fikirleri geliştiremediklerinde öfkeli ve/veya depresif olmaktadırlar. Beynin ventral tegmental bölgesinde yüksek düzey dopamin nörotransmitteri (veya agonistlerinin) varlığının gizil ketlemeyi azalttığı gösterilmiştir.15 Ayrıca, glutamat, serotonin ve asetilkolinin nörotransmitterlerinin bazı işlev bozuklukları da ortaya çıkmıştır.16
Carson, S. (2010). Gizli engelleme ve yaratıcılık. RE Lubow ve I. Weiner (Eds. ). Gizli inhibisyon: Veriler, teoriler ve şizofreniye uygulamalar. New York: Cambridge Üniversitesi Yayınları.
Carson SH, Peterson JB, Higgins DM. Azalan latent inhibisyon, yüksek işlevli bireylerde artan yaratıcı başarı ile ilişkilidir. J Pers Soc Psychol. 2003 Eylül; 85 (3): 499-506.
Escobar, M., Oberling, P. ve Miller, RR (2002). İlişkisel açık, şizofrenide gizli latent inhibisyonu ve blokajı açıklar. Sinirbilim ve Biyolojik Davranış İncelemeleri, 26, 203-216.
Kumari, V. ve Ettinger, U. (2010). Şizofreni ve şizotipide gizli inhibisyon: Ampirik literatürün gözden geçirilmesi. RE Lubow ve I. Weiner (Eds. ) Gizli inhibisyon: Veriler, teoriler ve şizofreniye uygulamaları. New York: Cambridge Üniversitesi Yayınları.
Lubow, RE ve Moore, AU (1959). Gizli inhibisyon: Güçlendirilmemiş önceden maruz kalmanın şartlandırılmış uyarana etkisi. Karşılaştırmalı ve Fizyolojik Psikoloji Dergisi, 52, 415-419.
Lubow, RE ve Weiner, I. (Eds.) (2010). Gizli inhibisyon: Veriler, teoriler ve şizofreniye uygulamalar. New York: Cambridge Üniversitesi Yayınları.
Weiner, I. (2010). Beynin gizli inhibisyon (LI) hakkında bize öğrettikleri: LI'nin ifadesinin ve önlenmesinin nöral substratları. RE Lubow ve I. Weiner (Eds. ) Gizli inhibisyon: Veriler, teoriler ve şizofreniye uygulamaları. New York: Cambridge Üniversitesi Yayınları.
Weiner, I. ve Arad (2010). Gizli inhibisyonun farmakolojisi ve şizofreni ile ilişkisi. RE Lubow ve I. Weiner (Eds. ) Gizli inhibisyon: Veriler, teoriler ve şizofreniye uygulamaları. New York: Cambridge Üniversitesi Yayınları.
DSÖ - Dünya Sağlık Örgütü.
Orijinal kaynak: gizil ketleme. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Bouton, M. E. (2007) Learning and Behavior Sunderland, MA: Sinauer ↩
Lubow, R. E. (1973). Latent inhibition. Psychological bulletin, 79(6), 398. ↩
see Lubow & Weiner, 2010, for reviews ↩
for reviews, see Lubow & Weiner, 2010 ↩
for review, Weiner & Arad, 2010 ↩
for review, Weiner, 2010 ↩
For reviews, Kumari & Ettinger, 2010; Lubow, 2005 ↩
for review, Carson, 2010) ↩
Decreased Latent Inhibition Is Associated With Increased Creative Achievement in High-Functioning Individuals ; ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page